9/25/2011

seni son yaprağına kadar...





Elinden düşürmediği kitap, çizgiler, renkli notçuklar; unutulmaması gereken bir dünyaya hizmet eder günlerin dirheminden gün sayarak. Kapı eşiğini kendine yuva yapmış karıncalar misali satırlar. Bir sağa bir sola giden kalemin saatten ne farkı var? Dudakları kurumuş. Uzunca bir vakit susmuş, düşünmüş. Notçuklar. En çok garipsediği de not defterlerine yazdıklarıyla karşılaştığı anlar. Onlar, başka bir aklın ürünleri gibi parıldar. Neden, hangi sebepten yazılmıştırlar hatırlamaz. Çalışma masasının üzerindeki kitaplar küçük bir oyun oynar. Oyunun adı, en üste duran sobe. En altta duran ebe. Ortadakiler, onlar saklananlar. Elinden düşürmediği kitap bitti, ortasında ayraç olmayanlar kervanına katıldı. Nasıl bir anlaşmadır o, el ele gece yarısında. Seni son yaprağına kadar evine bırakayım, kapıdan içeri girdiğini göreyim. Son sayfa. Bitti. Benimle misin der yazar, hala orda bir yerlerde misin, okumasan da seni sevdiğimi bilir misin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder