4/08/2010

SOLARİS



Genelde romanların sinemaya aktarımı pek iyi sonuç vermez. En muzdarip olduğum da Madam Bovary'dir, neyse ki Flaubert izlemedi hiçbirini. İzlemese de, neden ''Madame Bovary benim'' dediğini anlıyorum, hangi gözle bakmak isterseniz, o da bir erkek olarak yarattığı kadına sahip çıkmış, eli öpülesi bir yazar, gerçek bir erkek, duyarlı, sevmeyi bilen, susmayan, tepkisini dile getiren, Mösyö Bovary gibi ruhsuz değil.

Roman ile filmi birbirinden iki farklı, bağımsız yapıt olarak ele almak daha doğru bir yaklaşım. Birisini okuyacaksınız, diğerini de okuduğunuzu unutup izleyeceksiniz. Fakat tabii romandan esinlenerek bir film ortaya çıkarmak her zaman hüsran doğurmuyor, 1972 yılı yapımı Solaris başka. Stanislaw Lem'in en önemli romanı olarak gösterilen Solaris'i, ünlü Rus yönetmen ve yazar Andrey Tarkovski sinemaya uyarlamış.

Solaris, herkese yabancı. Seninle var olan, seninle kendini tanımlayan yaşam formatı hakkında konuşmalarla başlıyor film. Ve ilerleyen sahnelerde tüm bu sorgulamanın altında yatan gerçek, insan psikolojisi, bilinçaltı, çocukluk, sevgi...

Solaris’in tüm yüzeyi farklı bir akışkanlığa sahip okyanusla kaplı. Kara parçası olarak koca gezegende bir adacık var sadece. Filmdeki okyanus görüntüleri çok etkileyici, insanı hipnotize ediyor.




Filmi izlerken kadın ve erkek ilişkisine dokunuşlar derin. Erkeğin ''seni seviyorum'' diyemeyişi ama kadına olan tutkusu, onunlayken uyku, bunalım hali ve onsuzken çaresizliği, soğukluğu. On yıl önce intihar etmiş bir eş... Tepkisiz kalış. Vicdan. Bir kadın bir erkeği bırakana kadar onda kalış. Evet, erkekler böyledir, bir kadın onu bırakmadan bırakmazlar, o kadından kopamazlar. Ölmüş ama sevdiği erkeği bırakmamış bir kadın, bir eş. Kadın, erkeğin vicdanında yaşıyor ve acı çekiyor. Çünkü o kadın, aslında o adamın ölen eşi değil. İkisi de bunu biliyor. Ama bilinen bu gerçek, Solaris'e ait yaşam formatının adamı sevmesine engel teşkil etmiyor. Sevmeyi biliyor, acı çekmesini öğreniyor Solaris'in sakini. İzleyici olarak dünya dışı yaşam formatını çözmeye ve anlamaya çalışıyorsunuz, güzel bir kadına bakarak. Duygularını en açık bir biçimde yaşıyor, acısını gösteriyor kadın, zihinsel açıdan adama bağlı olduğundan tüm bunların nedenini bilmiyor. Erkek, kadını anlamaya çalışıyor. Sevgiyi anlamak...?

Romanların sonunda okuyucuya bırakılan bağlantı kurma özgürlüğü, filmde de yakalanmış. Başlangıçta anlamsız ve yetersiz gelen şeyler, filmin sonunda yerli yerine oturuyor. Ve o zaman yönetmene yeteneğinden ve sadakatinden dolayı saygı duyuyorsunuz. Yetersiz gördükleriniz, mesela kostümler ve yeterli gördüğünüz Solaris'deki istasyon, çok başarılı. Fakat o alıştığımız uzay filmlerindeki robotik düzen yok, dağınık. Yaşama ait ve insani. Bu film, bilimkurgu türündeki tabularınızı kırıyor. Solaris gezegeni zamanla bir kadının şeklini alıyor sanki, evet bir erkeğin dünyasındaki kadının şeklini.



Solaris gezegenindeki yaşam türünün suyla ilişkili kısmı, tümüyle insana dair. Biz de sudan oluşmuyor muyuz? Bir üst sıçrayışla, zihinden veya ruhtan oluşmuyor muyuz? Zihnimizde yarattıklarımız, onlara bir ad bulmak gerek... Filmin ana teması sevgi. Bilim de olsa kurgu da olsa yüzde doksanı sudan ibaret olan insanı irdeliyor.

Kadını anlamak... Anneyle çözülen sır. Ve babaya son sarılış. Solaris'in dünyası. Film boyunca o güzel kadını veya o zihinsel yaşam türünü çözmeye çalışıyorsunuz bu ne istiyor diye... O da bilmiyor ki(?) Siz bilmeden, o kendisi hakkında hiç bir şey bilemez çünkü. Tanrım, buradayım, sor bana kendinle ilgili bilmek istediğin her şeyi, vereyim sana tüm cevapları. Filmin en etkileyici sahnesi, kadının kendi fotoğrafına bakması ve bu kim diye adama sorması. Sensin! Ayna, fotoğraf, kadın ve farklı yaşam biçimi arasında kurulan bağ. Al eline bir fotoğrafını, kim o sen misin, ne sular akmış içinden, git ve aynada karşılaş kendinle, yoo o da sen değilsin, o bir yansıma, sana kim olduğunu birisinin söylemesini bekleyecek misin? Kimlik sorgulaması... Figüran erkek. Erkeğin hayatında kendine bir rol kapmaya çalışan kadın... Sevmek ve acı. Çünkü adam kadını sevdiğini söyleyemiyor. Kadın acı çekiyor. Anne ve baba... Sevginin öğrenildiği iki su noktası.




İzleyici olarak beni çarpan son. Kim kimi tanımaya çalışıyormuş? Solaris gezegenine ait zihinsel yaşam formu sizinle iletişim kurmaya neden çaba harcar? İnsanın karmaşık yapısını çözmeye uğraşır ve 'galiba insana dönüşüyorum' der. Çözülür adam. Kadın çözer karmaşık yapıyı. Herkes özgürdür sevebildiği ve sevgisini gösterebildiği kadar.

4/05/2010

HAYATIN ANLAMI



Filozof İstinyen şeftali bahçesinde hayatın anlamını arıyormuş. Öğrencisi Kindora da hocasıyla beraber şeftali bahçesinde hayatın gizini arıyormuş. Kindora’nın kapı komşusu Tirzian şeftali bahçesinde hayatın tadını arıyormuş. Tirzian’ın babası Kranatos şeftali bahçesinde hayatın güzelliğini arıyormuş. Kranatos’un yakın dostu Pertanusos şeftali bahçesinde hayatın tragedyasını arıyormuş. Pertanusos’un kölesi Sirtonus şeftali bahçesinde hayatın ışıltısını arıyormuş. Sirtonus’un kardeşi Bertakulos da şeftali bahçesinde hayatın derinliğini arıyormuş. Hiç kimseyle bir tanışıklığı olmayan Hertaros da şeftali bahçesine giren hırsızları elindeki sopayla kovalıyormuş.