9/24/2011

Kitabeden Hitabeye






Tüm derdi öyküsünü bir kayanın üzerine yazmak. Hem de çivi yazısıyla.


Ah ah siz nereden bileceksiniz bizim zamanımızda kalem yoktu, ne vardı? Çivi! Çok severim çivileri, ne mürekkep akıtır, ne akar ne kokar, tek kusuru adamın belini büker, işaret parmağını yer o kadar. Kulaklardan da o ses hiç silinmez tak tak tak tik tak… Gece yatağında gözlerini yumdun mu hemen başlar tat tik tak tak… Son günlerde pek bir popüler olan kil tabletler ortaya çıktı. Hızlı hızlı yazıyorsun, hata yaptığında parmak devreye giriyor, hafif bir ovalamayla hoop yanlışlık gidiyor. Çivi yazısı emektir emek, tembel işi kil tabletler, ticari. Kil tabletlerde şu kadar katır, bu kadar tahıl, şu kadar koyun yazar. Oysa tüm taş kitabeler masallardan, destanlardan, krallardan, savaşlardan bahseder.

Önce kendine bir taş bulacaksın, kitabe için uygun olacak, yüzeyini zımparalayacaksın, günlerce başında yatıp kalkacaksın, terini akıtacaksın, her harfi aynı derinlikte, genişlik ve boyda çenteceksin, hata vermeyeceksin. Neymiş kil tablet! Taş kitabe gibisi var mı? Çivi yazısından başka yazıya yazı demem ben beyler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder