10/16/2011

iki nokta





Hah işte buradasın, tam olman gerektiği noktada, zaten başka bir yerde olamazdın, sen ve ben : işte anla canım senle ben > : buyuz, iki noktayız sonsuzluk oyununda. sen durunca etrafında döner dünya. İki nokta: Dünya ile birlikte Ay. Seslerin yükseldiği kırmızı dumandan, kırmızı nehirlerden, kırmızı ağaçlardan, kırmızı balıklardan, kırmızı çimenlerden v- şurada oturabiliriz ya da v- burada. Her şey bir gülümsemeyle başladı inan her şey: Tanrı meleklere gülümsedi, ben sana, sen bana. Kırmızı gölde beyaz kuğular gezerdi. Pencerenin camını o iri gözenekli taş nasılda yere indirmişti nasıl. Haylaz Yunus! Cam kesti mi parmağını canın yanmaz, korkma. Kırmızı küçük nokta büyür büyür kendi görünmez çemberinde. Ve ben, kırmızıyı taşıyan mavi damarların esrarını bir türlü çözemedim anla. Neden kırmızı? Gülleri vazoya yerleştirirken bana dönüp baktın ya, soramadım o an, neden öyle...? Soramadıklarımız mı var? Bazen hiç bir sebep yokken alıcı kuşlar gibi. Kırmızı ruj, kırmızı oje. Parmaklar dudaklar soyun devamı. Hani rüzgâr şemsiyeni senden almak ister ya, vermezsin. Fakat vapurda rüzgâr şapkanı kaparsa işte o zaman yanarsın, uçtuğuna. Rüzgâr değil deniz kapar. Şapka da ne şapkadır ama. Kırmızı balinaların yüzdüğü kırmızı deniz sana hayalinden bakar . .




Matisse 'Red Room'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder