11/11/2011

YA DA



YA DA

Beynini kaplayan fısıltılar ölümcek ağını örüyorlardı. En kötüsü neydi biliyor musun diyordu en kötüsü sendin. Ölmüyordun bir türlü, ölümsüzlüğe inanıyordun, bu da seni tanrısallaştırıyordu. Kımıltısızlık ağında kör örgü, donukluk gölündeki ölü. Kelimelerin gölgesine gizlenmiş kökler, önce dudaklarını, dilini, sonra beynini kanatır. Jilet kadar keskin olabilir kağıt parçası. Evren, ince hız hesaplarını sever; en yumuşak kalp duvara dönüşebilir şiddet karşısında, ve en katı nesnenin içi ısınabilir zamanla. Dıştan içe yol aldıkça ısısı ruhuna oradan bedenine dönüşür. Kendi kendine söylediklerin ne büyük dua. Ve başkaları için söylediklerin ne büyük ah. Göğsüne bastırarak kaç tane kuşun canına kıyabilirsin uçabiliyorlar diye, halbuki onlar en ürkek canlıdır yeryüzündeki. Yüzündeki o ifade gibi, ürkek. Ve ben o ifadeyi göğsüme bastırarak boğabilirim. Görüyorsun ki eğer istersem, eğer istersem ve gece de bana eşlik ederse yazabiliyorum tüm bunları. Ürkek boğulurken başındaki ilk harf, ü ölüyor ve yerine e harfi doğuyor. Erkek. Yıllarca yazdım bıkana kadar, bir tür leş toplayıcısı gibiydim. Cennetten kovulduysan bana şükret. Çünkü tanrım izin vermeden şurdan şuraya adım atamam. Karanlıkta iyi görürüm. Karanlık ışığın evidir. Işığı ve karanlığı, yokluğu ve varlığı kap'sar ev'r'en, bedenin ve ruhunla. İçin dışın bir. Ve şimdi ölümcek ağına takılan fısıltılar nedir ki. Işığa hizmet eder karanlık. Ya ışık olursun ya da karanlık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder